Ayşe Özdemir – Çizgi Roman Okurları Derneği Başkanı Önder Çakı, Milliyet’e efsane oyuncuyu, çizgi romanlardan doğan tarihi karakterleri ve bu sanatı anlattı.
Sayın Önder Çakı, Cüneyt Arkın ile tanışmanız nasıl başladı?
Cüneyt Arkın benim çocukluğumda idolümdü. Babam elimden tutup Kadıköy – Reks Sineması’nda gösterilen tüm filmlerine götürdü. Bazen iki, bazen üç haftada bir yeni bir film vizyona giriyordu. Cüneyt Arkın sadece benim idolüm değil, dönemin hemen hemen tüm çocuklarının idolüydü. Yakışıklı, cesur, yetenekli çocuklar “Cüneyt Arkın” gibi çağrılır ve sevilirdi. Ağaca tırmanırken, plastik topa vururken, denize atlarken hatta fotoğraf çekerken bile “Cüneyt Arkın gibi” sözü içimize işledi. “Cüneyt Arkın gibi görün” dediğimizde kartal gibi görünür, kameraya şahin gibi bakardık. O bizim kardeşimizdi, onun yaptığını yapmaya çalıştık, taklit ettik. Putlaştırdı. Çünkü filmlerinde hep kötü adamlarla savaştı. Daima iyi, merhametli, adil, becerikli, yakışıklı, tasarruflu ve kazanan olacaktı. O zamanlar bir yanda yabancı karate filmleri, diğer yanda Cüneyt Arkın filmleri vardı. İnternet yoktu, çok kanallı televizyon yoktu. Her hafta sonu sinemaya giderdi.

Çizgi romanların atmosferi nasıldı?
O yıllar gazetelerin, dergilerin ve tabii ki çizgi romanların çok okunduğu bir dönemdi. Bu döneme ‘Yerli Kılıç Kahramanları’ dönemi de diyebiliriz. Dünyada 9. sanat olarak kabul edilen çizgi roman sanatı, Suat Yalaz’ın Karaoğlan’ı, Sezgin Burak’ın Tarkan’ı, Ayhan Başoğlu’nun Malkoçoğlu’su, Abdullah Turhan’ın Kara Murat ve Tolga’nın çizgileriyle 1960’lı yıllardan itibaren ülkemizde kullanılmaya başlanmıştır. hakim çizgi roman. Her şeyden önce gazetelerde günlük bir seri – kaset olarak başlayan bu çizgi roman kahramanları o kadar sevildi ki, gazeteler arasında büyük transferler gerçekleşti ve bu transferler gazetenin ön sayfalarında büyük puntolarla okuyuculara duyuruldu. Bir süre sonra gazetelerde takip ettikleri günlük diziler artık okuyucuyu durdurmuyor. filmler filme alınmaya başlandı ve aynı anda bağımsız albümler ve hatta haftalık dergiler yayınlanmaya başladı. Bu dönem, karakter yaratma ve sürdürme açısından Türk çizgi romanlarının altın çağıdır.
Çizgi roman kahramanlarının sinemadaki canlandırılması hakkında neler söylersiniz?
Çizgi roman karakterlerini canlandırmak kolay bir iş değil. Herkesin bildiği, beklentisi yüksek, hata kabul etmeyen, okuyucunun gözünün üzerinizde olmasını sağlayacak roller bunlar. Herkesin hayranlıkla okuduğu bir kahramanı canlandıracaksınız. Bir hayal kırıklığı olmamalı. Üstelik günümüzdeki gibi efektler veya bilgisayar programları da yok. Her şey olduğu gibi filme alınır. Ata binip dörtnala koşacak, atı arkaya kaldıracak, kılıcı savuracak, kalelere tırmanacak, büyük savaşlar verecek, dövüşeceksiniz. Karaoğlan ve Tarkan’ı Kartal Tibet canlandırırken, beyaz perdede hem Malkoçoğlu hem de Kara Murat karakterlerini Cüneyt Arkın canlandırdı. İkisi de izleyenleri etkiledi. Tüm filmlerinde çizgi roman ve sinemayı beklentilerin çok ötesinde aksiyon sahneleriyle birleştirmeyi başardılar. Cüneyt Arkın’ın filmlerinde dublör kullanmadığını, o dönemde ülkemizde yapılacak olan Medrano sirkinde akrobasi dersleri aldığını yıllar sonra öğrendiğimde neden bu kadar başarılı olduğunu, filmlerinin neden bu kadar başarılı olduğunu daha iyi anladım. çok sevildi ve sevildi. Cüneyt Arkın, aksiyon sahnelerinin en bol olduğu Malkoçoğlu ve Kara Murat filmleriyle gönlümüzü fethetmiş ve oynadığı birçok farklı rolde her zaman çıtayı yükseltmiştir.

Çizgi romanda çizgi roman mı yoksa hikaye mi ön planda?
Hem olay örgüsü hem de senaryo iyi olmalı. İkisi birbirinden ayrılamaz. İllüstratör ne kadar iyi çizerse çizsin, konu akmazsa okuyucu kahramanla bağ kuramaz. Çizgi roman ile roman arasındaki en büyük fark görsel olmasıdır. Çizgi roman okurken kahramanı, yardımcı karakterleri, mekanları, kıyafetleri hayal etmenize gerek yok. Senarist ve illüstratör, çizgi film dünyası yolculuğunda okuyucuyu uzayda bir gezegene, vahşi batıya, geçmişe ya da geleceğe götürebilir ve siz de bu yolculukları hayal etmeden görerek yaşayabilirsiniz. Çizgi roman ve roman arasındaki en büyük fark budur.
Türkiye çizgi romanla ne zaman tanıştı?
Harfler kanunundan sonra yayınlanan çocuk dergilerinde yavaş yavaş yer almaya başlayan çizgi roman sayfaları 1940’lı yıllardan itibaren tam anlamıyla hayatımıza girmeye başlamıştır. Uzaya yolculuk henüz hayal bile edilemezken, bilimkurgu çizgi romanları çok popülerdi, Tarzan’ı ardından westernler izledi ve okuyucunun önüne çok çeşitli bir çizgi roman dünyası açıldı. 1950’lerin sonundan itibaren Teksas – Tommiks dönemi başladı. İtalyan kökenli kahramanlar artık hayatımızda. Pekos Bill, Texas, Tommiks, Kinowa, Teks en bilinenleridir. 1970’lerin başından beri Zagor, Mister No’da çok popüler. Amerikan kökenli Kızılmaske ve Mandrake de unutulamaz. İlk dönemlerde orijinal kapaklar pek tercih edilmezken Samim Utkun ile başlayan yerli kapak üretimi 1980’lerde Yücel Köksal, Aslan Şükür ve Ömer Muz ile devam etti. Kapak sanatçılarımız o kadar güzel kapaklar hazırladılar ki, okuyucu orijinallerini görünce tuhaf bulmadı, hatta daha da çok beğendi.
‘Çizgi romanlarda tercihler değişti’
Önder Çakı, günümüz çizgi romanlarının atmosferini de şöyle değerlendirdi: “Bugün dönemin birçok çizgi romanı yeniden basılmaya devam etse de, İtalyan çizgi romanlarının çoğunun yeni maceraları yayınlanmaya devam ediyor. Ancak genç okuyucular artık daha çok Amerikan kökenli Manga ve süper kahramanları tercih ediyor. Bugün istatistiklere baktığımızda, dünyada olduğu gibi ülkemizde de çizgi romanın altın çağı olarak adlandırdığımız 1970’lerin başına ve sonuna kadar yayınlananlardan daha fazla çeşidin yayınlanmasına rağmen, basılan sayısı günümüze kadar gelmiştir. azaldı. Bunun nedeni, eski muhafazakar çizgi roman okuyucusunun yanı sıra yeni okuyucunun da okuma tercihlerinin değişmiş olmasıdır. Bu nedenle çok ciddi bir çizgi roman okuyucusu olduğunu ancak ilgilerinin dağınık olduğunu görüyoruz. Ülkemizde çok değerli çizgi roman sanatçıları var. Ancak ortaya çıkıp çalışmalarını gösterebilecekleri kanallar oldukça azaldı. Gazetelerde neredeyse hiç çizgi roman yok. Mizah dergileri direniyor. Sipariş almadan çizgi roman çizmek mümkün değil, bu yüzden çoğu çizerimiz reklam ve storyboard çizimlerine yönelmek zorunda kaldı. Birçoğu yurt dışından çekiyor.”
‘Milliyet Çocuk Dergisi ile Okuma Yazmayı Öğrendim’
Çizgi Roman Okurları Derneği Başkanı Önder Çakı, Tarkan, Karaoğlan ve çocuklara okuma yazma öğretti. Uyruk Çocuk Bunu dergisinin sayfalarını karıştırırken öğrendi. Tüm dünya klasiklerini çizgi romanlardan okuduğunu belirten Önder Çakı, “Giderek büyüyen bir derneğimiz var. 9. sanat çizgi romanını sürdüren ve destekleyen festivaller, etkinlikler, sergiler, paneller düzenliyor ve katılıyoruz. Farklı ülkelerde çizgi roman alanında faaliyet gösteren derneklerle temas halindeyiz. Ülkemizde yayınlanan tek çizgi roman kültürü dergisi olan Profesör’ü çıkarıyoruz. Çizgi roman sanatçılarımızın yanı sıra çizgi roman orijinalleri serimiz için de ‘Çizgi Romanı Yaşatanlar’ adı altında belgeseller çekmeye devam ediyoruz.”